İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Financial Times'ta yayımlanan yazısında, Türkiye’nin demokrasi mücadelesinin küresel düzeyde taşıdığı önemi vurguladı. Silivri Cezaevi’nden kaleme aldığı yazısında, hem siyasi sürecin geldiği aşamayı hem de kendisine yöneltilen suçlamalar eşliğinde yaşanan süreci detaylarıyla kamuoyuna aktardı.
'YÖNÜMÜZ ULUSLARARASI DÜZENİN İSTİKRARI AÇISINDAN DA ÖNEMLİDİR'
İstanbul’un üçüncü kez seçilmiş belediye başkanı olarak, Türkiye'nin yönünü belirleme konusunda tarihi bir kavşakta olduklarını dile getiren İBB Başkanı, ülkenin jeopolitik önemini şu sözlerle ifade etti:
“Avrupa ve Asya’yı birleştiren, Karadeniz ile Doğu Akdeniz’i birbirine bağlayan Türkiye; kıtaların, kültürlerin ve çatışma bölgelerinin kesişim noktasında yer alıyor. Kuzeyde Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, güneyde Ortadoğu... Türkiye, küresel ticaret, güvenlik ve diplomasi açısından kilit bir aktör olmaya devam ediyor. Yönümüz yalnızca bizim için değil, uluslararası düzenin istikrarı açısından da önemlidir.”
Erdoğan yönetiminde Türkiye’deki demokratik kurumların zayıfladığını, muhalefetin bastırıldığını ve yargının siyasal araç haline getirildiğini belirten İmamoğlu, kendisine yöneltilen suçlamaların dayanağı olmadığını açık şekilde ifade etti:
“Bu satırları Silivri Cezaevi’ndeki bir hücreden yazıyorum. Burada benim gibi çok sayıda seçilmiş yetkili, akademisyen, gazeteci ve aktivist de tutuluyor. Hakkımda herhangi bir mahkûmiyet kararı yok. Sadece bir avuç ‘gizli tanığın’ belirsiz iddialarına dayanarak tutuklandım. Ben bir siyasi tutukluyum.”
'UYDURMA SUÇLAMALARLA GÖZALTINA ALINDIM'
Cumhurbaşkanlığı adaylığının duyurulmasının ardından hükümetin baskıyı artırdığını belirten İmamoğlu, yaşanan süreci şu ifadelerle anlattı:
“Adaylığımın resmen onaylanmasından dört gün önce, 19 Mart’ta evimin etrafı yüzlerce polisle çevrildi. Aralarında en yakın danışmanlarım ve belediye çalışanlarımızın da bulunduğu 100’ü aşkın kişiyle birlikte, uydurma yolsuzluk ve teröre yardım suçlamalarıyla gözaltına alındım.”
İBB Başkanı, kendisinin tutuklanmasının toplumda büyük bir tepki doğurduğunu, özellikle gençlerin öncülüğünde kitlesel boykotlar ve eylemler düzenlendiğini, CHP’nin cumhurbaşkanı adayını belirlemek üzere gerçekleştirdiği açık önseçimlere 15 milyondan fazla yurttaşın katıldığını belirtti. Süreci , “Bu, demokratik geleceğimiz için verilen kolektif bir duruştur.” sözleriyle özetledi.
'HÜKÜMETİN BENİ SAF DIŞI BIRAKMA GİRİŞİMİ YAPAY BİR KRİZİ TETİKLEDİ'
Yazıda yalnızca iç siyasete değil, ekonomiye dair eleştiriler de yer aldı. Erdoğan hükümetinin, kendisini hedef alan operasyonla birlikte ekonomi politikalarında da rotasından saptığını ifade etti:
“Hükümetin beni saf dışı bırakma girişimi, Merkez Bankası’nı Türk lirasını ayakta tutmak için rezervlerini eritmek zorunda bırakan yapay bir krizi tetikledi. 2023’teki neredeyse çöküşten sonra ilan edilen ‘rasyonel’ ekonomik politikalara dönüş, kısa sürede siyasi bekâ uğruna terk edildi.”
'GENÇLERİNİ SUSTURAN BİR REJİM BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIĞI ARTIRACAKTIR'
Demokratik bir Türkiye’nin bölgesel ve küresel denge açısından yalnızca önemli değil, zorunlu olduğunu vurgulayan İmamoğlu, Avrupa Birliği’ne ve NATO’ya seslendi, “Gençlerini susturan, muhalefeti ezen ve korkuyla yöneten bir rejim, yalnızca bölgesel istikrarsızlığı artıracaktır. Demokratik ve laik bir Türkiye yalnızca yararlı değil – elzemdir.” dedi.
Yazısını küresel demokratik dayanışma çağrısıyla bitiren İBB Başkanı, Türkiye’nin tarihsel mücadelesinin, otoriterliğin bu coğrafyaya ait doğal bir kader olmadığını defalarca gösterdiğini hatırlattı:
“Demokrasiden geriye gidiş dalgası Türkiye’de başlamış olabilir. Ama ben inanıyorum ki, karşı dalga da burada başlayacak.”
