Birleşmiş Milletler Dünya İklim Değişikliği Konferansı (COP28) 180 ülkeden yetkili birimler ve 70 bin uzmanın katılımıyla sürüyor. Bu yıl 28. kez yapılacak olan zirve iklim dönüşümünde henüz arzulanan hız ve ortak standartları oluşturamamakla birlikte, dünya kamuoyunda farkındalık oluşması, ülkelerin iklim ve çevre konusunu hükümet programlarına almaları konusunda yadsınamaz katkıları var.
'NET SIFIR EMİSYON HEDEFİNE ULAŞACAĞIZ'
Bu konferansın açılışına katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cumartesi günü Türkiye'ye dönüşünde uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, Türkiye'nin 2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefine ulaşmasını öngördüklerini belirterek, toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yüzde 55'e çıkardıklarını, bu oranla Türkiye'nin Avrupa'da 5'inci, dünyada 12'nci sırada yer aldığını söyledi.
Erdoğan, “Sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuz yüzde 1'in altında olmasına rağmen, kendi imkanlarımızı kullanarak çok önemli adımlar atıyoruz. 2053 yılı itibarıyla net sıfır emisyon hedefini gerçekleştirmeyi öngörüyoruz. 2030 senesine kadar emisyon azaltımı hedefimizi iki katına çıkardık. Bu kapsamda, yıl sonu itibarıyla 66,6 milyon ton karbondioksit emisyon azaltımı bekliyoruz. Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yüzde 55'e yükselttik. Bu oranla Avrupa'da 5'inci, dünyada ise 12'nci sırada yer alıyoruz” ifadelerine yer verdi.
COP28'DE HANGİ KONULARDA UZLAŞILACAK?
Öte yandan Paris’te 2015 yılında yapılan iklim konferansında alınan küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyi aşmaması kararı iklim ve çevre korunması konusunda merkezi karar olarak değerlendiriliyor. Yapılan tüm çalışmaların, yatırımların kararların merkezinde 1,5 derece hedefi bulunuyor.
COP 28’in bu yıl hedefleri arasında ülkelerin 2030 yılına kadar yenilenebilir enerjilerden elektrik üretiminin üç katına çıkması bulunuyor. COP 28’de bu yönde bir uzlaşma, antlaşma metni imzalanması arzulanıyor. Bir diğer hedef ise gelişmekte olan ülkelerin iklim değişimi nedeniyle yaşadığı kayıp ve zararların sanayileşmiş ülkeler tarafından tazmin edilmesi. BEA ve Almanya bu amaçla 200 milyon dolarlık bir sağlamış durumda.
GLOBAL UZLAŞMA NERDEYSE İMKANSIZ
Yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasıyla fosil enerjileri ucuzlaması ve az gelişmiş ülkelerin yoğun şekilde fosil enerjilere yönelerek hava kirliliğini arttırması tehlikesi de bulunuyor. Buna karşı ise uzmanlar CO2 ücreti uygulamayı öneriyor. Yani bir ülke ne kadar kömür, petrol ve gaz kullanıyor ve gaz salınımına neden oluyorsa o kadar CO2 ücreti ödemesi gerekiyor.
Ancak bu çözüme dünya genelindeki hava kirliliğine en çok yol açan ülkeler taraftar değil. Dünya genelinde atmosfere zararlı gazların yüzde 30’nu salan Çin ve ikinci sıradaki ABD ile üçün sıradaki AB bu ücrete karşı. Buna karşı Çin de dahil olmaz üzere bütün sanayi ülkelerinde kullanılan Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) gittikçe yaygınlaşan bir uygulama olarak dikkat çekiyor. Bu sisteme şirketlere çevreye salacağı gazlar konusunda bir limit belirleniyor. Bu limiti aşanlar, aşmayan diğer şirketlerinden emisyon satın alabiliyor. Limitlerini aşmayanlar da kullanmadıkları oranları satarak gelir elde ediyor.
İKLİM SORUNUNDA EN BELİRGİN YIL: 2023
İklim değişikliğinin en yoğun sonuçları 2023 yılında yaşandı. Dünya tarihinde ölçüm yapıldığından bu yana en yüksek sıcaklık bu yıl tespit edildi. Kuraklık, değişken hava, sel felaketleri vs. en yoğun biçimde yine bu yıl tespit edildi. Bu somut işaretlere rağmen ülkeler iklim koruması yönünde ortak bir noktada buluşamıyor. Bunun nedeni de bütün ülkelerin uymak zorunda olduğu ortak kurallar ve yaptırımlar olmaması.
BATI CLİMA CLUP’I KURDU
COP 28’de ortak bir inisiyatife dönüşmesinin çok güç olduğunun bir göstergesi de Almanya Başbakanı Olaf Scholz’u zirvenin açılışı için geldiği Dubai’de 1.5 yıl önce kurulan Clima Clup oluşumunun faaliyete geçtiğini duyurması. Scholz’un inisiyatifi ile kurulan Clima Clup’a içinde G-7 ülklerinin de olduu 36 ülke dahil. Scholz konuşmasında bu oluşumun COP 28’in alternatif olmadığını söylese de bu oluşuma karşı Çin’in başını çektiği alternatif bir ittifak da kendisini hissettirdi.
Clima Clup’a karşı henüz bir giriş oluşmadı. Ama başını BRICS ülkelerinin (Çin, Brezilya, Hindistan,Rusya ve Güney Afrika) çektiği bir bloktan söz etmek mümkün. BRIC BM’nin konferanslarında Ocak’tan itibaren birlikte hareket edecek. Bu oluşum BM’nin iklim konferanslarında Rusya olmadan BASIC adı altında faaliyet gösteriyor.
BASIC ülkeleri iklim korunması konusunda aynı fikri savunuyor: AB ve ABD’nin kendilerine ne şekilde üreteceklerini, çalışacakların ve yaşayacaklarını söyleme hakkı yok. Bu ortak duruş kendisini Ukrayna Savaşı ve İsrail Hamas savaşında da hissettirdi. Clima Clup’a BASIC ülkeleri davet edilmedi. Bu da BASIC’i iklim konusunda Batı karşıtı bir tavır almaya zorlayabilir.
'TÜRKİYE'NİN HER TARAFI KURAKLILIKLA BAŞ ETMEK ZORUNDA'
KARAR'a konuşan ve Dubai'deki konferansta katılımcı olan Boğaziçi İklim Değişikliği Merkezi'nden İklim Bilimci Prof. Dr. Levent Kurnaz yakın vadede iklim sorunuyla karşılacağımızın vurgusunu yaparak, "İklim problemleriyle savaşabilmemiz için suyumuzu öncelikli olarak düzgün harcamalıyız" şeklinde konuştu. Prof. Kurnaz, "Devlet koordineli sulama sistemine geçmeliyiz" uyarısında bulundu.
KARAR'a yaptığı açıklamada "Türkiye'nin her tarafı kuraklılıkla baş etmek zorunda kalacak" diyen Kurnaz, "Deniz seviyesindeki su sorunuyla baş etmek zorunda kalacak kıyı şehirlerimiz" dedi ve çiftçiyle bağlantılı işlerin yapılması gerektiğine vurgu yaptı. Kurnaz, "Örneğin Konya Ovası'nda mısır yetiştirilmemeli. Tarımsal ürün olarak neye ihtiyacımız var ona kafa yormamız gerekiyor. Çiftçiyle bağlantılı işler yapılmalı. Tarım Bakanlığı bu senin başından itibaren çiftçilere hangi ürünü üretip üretmemelerine dair bilgi verecek" şeklinde konuştu.